Pazar, Aralık 30, 2001

zamanı durdurmak

Eğer bir alıcı çıksaydı karşınıza, bir şeytan mesela, ne karşılığında satardınız ruhunuzu, ne karşılığında cehennemlerde yanmaya razı olurdunuz?

Bir volkan gibi, içi cağıldayan cılgın alevlerle dolu olduğu halde aynı zamanda bir selvi ağacı kadar da huzurlu olan bir aşkı, böyle bir mucizeyi, bir tek gün zerdali çiçeklerinin döküldüğü güzlü bir bahcenizde, bir sevgiliyle yaşamak karşılığında satar mıydınız ruhunuzu?

Parlak beyaz duvarları floresan lambalarının sert ışıklarıyla aydınlanmış bir laboratuvarda bir geceyarısı kan canağına dönmüş gözlerinizle mikroskobunuza bakarken, kanserin çaresini keşfetmek karşılığında atar mıydınız ruhunuzu ateşlere?

Bir sabaha karşı, askerlerin dipcikleriyle kapıları kırılıp evlere girilerek insanların tarandığı bir darbenin liderliğini yapan, insanları darağaclarına, zindanlara sürükleyip korkutan, herkesin karşısında titreyerek durduğu bir general olma karşılığında vazgeçer miydiniz ruhunuzdan?

Bütün dünyanın soluk soluğa seyrettigi bir film çekebilme yeteneğinin size bağışlanması ruhunuza biçtiginiz fiyatı karşılar mıydı?

Yoksa ruhunuzu hiç bir bedel karşılığında satmaz mısınız, sakin bedeninizin içindeki sakin ruhunuzla, hiç bir değiş tokuşa razı gelmeden mi sürdürürsünüz ömrünüzü?

Ruhunuzu hiç bir bedel karşılığında satılmayacak kadar kıymetli mi buluyorsunuz? Yoksa ruhunuzu satmaya hazırsınız da korkularınız mı bunu engelliyor?

Goethe, kimine göre gelmiş geçmiş en zeki insan, "faust"u "ruhunu satmak" üzerine yazmıştı! Doktor faust şeytanla yaptıgı pazarlıkta "şimdi zaman dursun" diyecek kadar mutlu olup, zaman dursun dediğinde ruhunu şeytana satacaktı!

Siz nasıl bir anda zaman dursun derdiniz?

Sizi geriye kalan ömrünüzü aynı anın içinde geçirmeye razı edecek kadar mutlu edebilecek olay nedir? Hayatınızın filmini hangi karede dondurmak isterdiniz? Hangi kareyi dondurmak için ruhunuzu satardınız? Geçmizinizde var mı böyle bir an? Ya da böyle bir anın sizi gelecekte mi beklediğini hayal ediyorsunuz?

Ruhunuzu satmak için şeytanla pazarlık eder miydiniz? Ya şeytan, o kötü melek, sizin ruhunuzu satın alınacak kadar değerli bulur muydu?

Ülkenizi darbeci generallerden korkmayacak kadar güçlü bir ülke yapabilmek için satar mıydınız ruhunuzu, ya da insanların birbirini öldürmediği bir ülke yapabilmek için?

Sevgilinizle seviştiğiniz anı mı sonsuza kadar uzatmak isterdiniz, yoksa sevgilinizin size yaslanıp "seni seviyorum" dediği anı mı?

Doktor faust "şimdi zaman dursun" diyecek kadar mutlu olmadı hiç ama şeytan gene de onu oyununa getirip ruhunu aldı!

Zamanın durmasını istememizi saglayacak kadar mutlu oldugumuz anlar var mı? En mutlu olduğumuz an bile "gelecekte belki daha mutlu olacağım bir an olur" ümidiyle zamanın akmasını ister miydiniz? Ruhunuzu sonsuza dek sürecek mutlu bir an karşılığında satar mıydınız?

Goethe mi, faust mu yoksa şeytan mı olmak isterdiniz? Evet herkesin ruhunu alabilecek bir şeytan olma karşılığında satar mıydınız ruhunuzu? Mutluluklar karşılığında ruhumuzu almak için böyle bir kötü melek neden var acaba?

Neden mutlulukla kötülük ya da mutlulukla şeytan arasında hep bir ilişki var! Neden iyilik melekleri bize huzuru, kötülük melekleri mutluluğu sunuyor? Neden huzur ve mutluluk, mutluluk ve iyilik bir araya pek gelmiyor? Neden dalgalı bir okyanustaki yalnız bir deniz feneri gibi, mutluluk, huzursuzluklarla kötülüklerin arasında çakışıyor? Neden mutluluğa ulaşmak için muhakkak şeytanın pelerinine sürünmek gerekiyor? Ve neden şeytan mutlu bir an karşılıgında hemen ruhunuzu almak istiyor?

Neden tanrı melekleriyle birlikte şeytanı da gönderdi bize? Şeytanın dokunamadığı bir mutluluk, günahın değmediği bir aşk var mı?

Ne karşılığında satarsınız ruhunuzu? Kim olmak ve ne olmak için?

Sezarın kleopatra'yla yattığı ilk gece karşılığında mı, Lenin'in Moskova'ya girdigi an karşılığında mı, Arşimedin "evraka" diye bağırdığı an karşılıgında mı, Joyce'un "ulyses" romanının son satırını da düzeltip kalemini yanına bıraktığı an karşılığında mı, Mark Spitz'in olimpiyatlarda yedinci altınını da boynuna taktığı an karşılığında mı? Yoksa karın deşen Jack olmak karşılığında mı? Tarihe geçen o ünlü katil gibi hiç yakalanmadan yedi cinayet işleyip nefret ettiğiniz yedi insanı öldürebilmek karşılığında satar mıydınız ruhunuzu? Peki Einstein olmak karşılığında? Ruhunuza biçtiğiniz bedel ne? Mutluluk mu, şöhret mi, başarı mı, yaratabilmeyeteneği mi, insanlara yardımcı olabilme gücü mü, yakalanmadan cinayet işleme şansı mı?

Yoksa para mı isterdiniz? Ruhunuzu milyarlar karşılığında satan, geçmişi günahlarla dolu o büyük zenginlerden biri olmak karşılığında vazgeçer misiniz ruhunuzdan?

Güney afrikada zencileri kırbaçlayan öldürten bir madenin sahibi, işçilerin üzerine benzin sıktırıp yaktıran bir dolar milyarderi olmak fiyatınızı karşılar mı? Paralarınızla çeşit çeşit hayatlar alırsınız. insan hayatları! Küçük oyuncaklar gibi oynarsınız onlarla, isterseniz kırıp atabilirsiniz, isterseniz bir biblo gibi odanızın bir köşesine koyabilirsiniz.

Kadınlar için ayrı bedeller de var tabi. Bir kraliçe olmak mı ruhunuzu alabilir yoksa nobeli alan ve hayatı laboratuvarlarda gecen bir madam curie olmak mı? Yoksa sadece bir evliliğe mi satarsınız ruhunuzu? Güvence mi istersiniz, çılgınlık mı? Kadınlar, ah onlar erkeklerden akıllıdır, güvenceli bir cılgınlık isterler. Şeytanın bile veremeyeceğinin peşindedir onlar. Şeytan da onun içinonların peşinde. İmkansızı isteyeni kandırmak ister o! Ve şeytan cok şanssızdır, imkansızı isteyeni kandırmak için elinde erkekler gibi beceriksiz aletler vardır! Zaten o yüzden, parayı, mücevheri, şöhreti pazarlığa ekler. Kadınlar kim olmak karşılığında satar ruhunu?

Bütün bir ülkeyi ayaklandırıp sonra yağlı kütükler üzerinde yakılan Jeanne d'arc mı, yüzünde hep büyülü bir ışıkla dolaşan Greta Garbo mu, yoksa bir ülkeyi önünde diz çöktüren Evita Peron mu? Zaman dursun diyeceginiz kadar mutlu bir an için satar mıydınız ruhunuzu? Şeytanla pazarlığa ne karşılığında oturursunuz mesela? Hiç yalan söylemeden yaşayabilmek mesela. Yoksa söylediğiniz her yalana insanların inanması mı? Korkularınızdan kurtulacağınızı söylese şeytan verir misiniz ruhunuzu? Bir daha hiç bir şeyden hiç bir şekilde korkmamak. Ailenizden, sevgililerinizden, dostlarınızdan, düşmanlarınızdan, polislerden, askerlerden, katillerden, hırsızlardan, size doğru yolu göstermek isteyenlerden, size yardım edenlerden, size kızanlardan ve sizi sevenlerden korkmadan yaşayabilmek için satar mıydınız ruhunuzu?Hiç endişesiz yaşayabilmek nasıl bir fiyat? Bir ülkeyi ya da bir insanıkurtarmak için satar mıydınız ruhunuzu?Goethe, faustu niye yazdı acaba! Şeytanla pazarlık fikrini ona kim verdi? Gördügü insanlar mı?

Acaba herkes sürekli şeytanla pazarlık mı ediyor, sürekli satılıyor mu acaba ruhlar, satmayanlar fiyatı beğenmedikleri için mi, yoksa korkaklar mı ya da cok mu cesur olanlar?Ruhunuzu satar mısınız?

Yoksa daha önceden sattınız mı? Nedir fiyatınız?

Zerdali ağacları mı, laboratuvarlar mı, emrinize amade ordular mı, saraylar mı, yazı masaları mı, yaldızlı yataklar mı, yakalanmayan cinayetler mi?

Zamanın durmasını isteyeceğiniz kadar mutlu bir an oldu mu hayatınızda?

Her mutlu anda şeytanla bir pazarlık mı var acaba? Tanrı şeytanı neden yarattı?

Siz ruhunuzu satmaktan mı, yoksa ucuza satmaktan mı pişmansınız?

Yoksa hiç satmamaktan mı?

Zamanı durdurmak istemez misiniz?

Yoksa zaman mı sizi durdursun istersiniz?

Ahmet Altan

Perşembe, Aralık 20, 2001

biz insanlar

biz insanlar söylediğimiz zaman anlamaktan, anladığımız zaman söylemekten vazgeçiyoruz. çünkü katılaşmadan (sözün iletilebilecek ölçüde bir biçime girerek yoğunlaşmasını sağlamadan) söyleyemiyor, yumuşamadan (iddialarımızı sözün bize sızmasına elverecek ölçüde gevşetmeden ya da askıya almadan) anlayamıyoruz.

ismet özel
tahrir vazifeleri