Pazar, Ekim 20, 2002

aşk

fakat hayatta başıma gelebilecek en güzel şeydi. onun gelişinden evvel ne varsa hepsi hükmünü yitirdi, kendi geçmişimi yeniden kurdum. onunla yorumladım ondan evvel yaşadığım her şeyi. onsuz bir geçmişim sanki hiç yoktu.

şimdi kalbim sabıkalıydı benim, suçu, bir bedende yer alması. ama kalbimi koruyan muhafaza meleklerinin korumasından daha büyük bir aşka düşmüş olmalıydım ki böyle kolay oldu ona akışım. çağlayanlar önünde kalmış kağıt gemiler gibi iradesiz, ona akarken, benimkinden üstün bir irade tarafından bu kaderi yaşamak üzere seçilmişliğime hükmettim. çaresizliğim oldu ona akışım. meşru ve muaf kılınıyordum çaresizliğimle. suç var oluyordu da ben suçlu olmuyordum.

yorucu bir çağrıydı. ama önüne geçilemeyeceği için kaderin, ona gidiş kolaydı. bedeli bir cennet sürgünüyle ödenmiş ve çok pahalıya malolmuş bir aşkın Peygamberinin soyundan gelen insandım ben. kalbimin tam orta yerinde, büyücü olduğu varsayılabilir bir buhur tacirinin yaktığı ateş ve onun serptiği su birlikte duruyordu. vareden'in "hafiz" isminde suya rağmen ateş, ateşe rağmen su böylece korunup durmuyor muydu? aşkı, ateşin ve suyun hoşça birlikteliği olarak yorumlayınca, aracısız katıldım evrenin süre giden yaradılışına. büyük ve güzel ne varsa hepsinde var oldum. sabahın erkeninde gül dolu bahçede kayboldu yolum.

öyle bir haber indi ki üzerime, sanki gökyüzünün kapıları açıldı ve hakikat ağır ağır indi üzerime. gerçeğe hiç bu kadar yakın olmamıştım. üzerinden bir yıkım geçmiş kalbimle şimdi dönüp geriye baktığımda gördüğüm şey şu oluyor ki; gaflete düşmemek için, buldum. öyle bir buldum ki bundan sonra neyi kaybetsem, kazancım kaybımdan büyük olacak, böyle zannetmişim. bu kadar büyük kaybetmek için o kadar büyük bulduğumu fark edememişim.

rüyalarımda esirim oluşuyla hakikatimde efendim olması arasında seçim yapacak kadar zamanım olmadı. en derin noktasında okyanusun yüzüne bırakılan inci tanesinin dibe inmesi için geçmesi gereken zaman kadar hızlı, bir o kadar da sakin oldu onu sevişim. gri gökten deniz üzerine dökülüşüne kimsenin hayret etmediği bir kar tanesi kadar kolay bir kaderle girdi benim hayatıma. söz geçiremediğim düşünceme kendimi hiç düşünmeden terk ettim. tüm perdelerimi indirdim. bir isim olarak çit sarmaşığı anlamıyla bütün varlığımı teslim alan aşka kendimi itirazsız verdim. gönüllü, bu anlaşmaya evet, dedim. bir uçuruma kadar açılacak karanlığın ortasına böyle kolay düşüverdim.

nazan bekiroğlu
isimle ateş arasında