Perşembe, Ocak 09, 2003

16 yaşında olmak

(c. denen şahıs) bardağını eline aldı. pilav yerken sık sık su içerdi. sağında oturan semra, mühendisin 16 yaşlarındaki büyük kızı, ondan önce sürahiye uzanıp bardağı doldururdu. her sefer böyle olurdu. su içmek istedikçe bardağını hep semra doldururdu. (onun bu olayı kabaca, erkekçe, bilgisizce bir açıklaması vardı: "kadının erkeğe hizmetten hoşlanma içgüdüsü" diye düşünürdü. bu masada semra'nın ona gösterdiği yakınlığın gerçek anlamını bilen yalnız ayşe'ydi(c.'nin kız arkadaşı). belki bir de (semra'nın)annesi... ayşe, semiha'dan(anneden) bu anlayışı beklemiyordu. analar, kızlarının kadın olduklarını çok geç farkederlerdi. (ayşe) günlüğüne şunları yazmıştı: "yemek masasında aramızda c. oturalı semra'nın bana karşı tutumu günden güne değişiyor. 'canım ablacım'lı sarılmalar artık yok. yerlerini çekingen, kaçamak bakışlara bıraktılar. onu sevdiği, hayalinden kimbilir kaç kere elimden aldığı için benden utanıyor olmalı. akşamları caddedeki bisiklet gezilerini bıraktı. çünkü geçen geceki 'gösteriş,yapmacık' tartışmasında c. bir ara '-araçları, kullanılmaları gereken amaçtan sürekli olarak farklı bir amaç için kullanmak gösteriştir. sağlam adamın elinde çevirdiği baston gibi. insan başını güneşten korumak için yapılan şapkanın, kadın başlarında yarım limon kadar ufalması gibi. bir yere çabuk gitmek için binilmesi gereken bisiklete, şortlu bacaklarla, caddede gezinti için binmek gibi. züppeliktir bu, gösteriştir' demişti. artık, kızara kızara da olsa, anasına babasına 'sen' diyebiliyor. çünkü gene aynı gece c '- en yakınına bile siz diyenler tanırım. üstelik onları sevdiklerini de söylerler. inanılır mı onlara? kibar görünme yapmacığı değil de nedir bu?' demişti. yalnız bunlar mı? ya daha büyüklerini yapamadığı için üzgün ona gösterdiği küçük özenler? önüne tuzluk koymalar! -yemeklerini çok tuzlu yiyor, iyi değil bu- hep tetikte, su içmek istedikçe bardağını doldurmalar! bütün bu hizmetlerden sağladığı kazanç hiç değişmiyor: baştan savma bir '-sağol küçük!' onu kendine döndürebildiği için memnun, 'küçük' dediği için üzgün önüne bakıyor. 'şu erkekler gerçekten eşekmişler. anlayışsız şeyler! nerem küçük benim!' diye düşündüğünü sanıyorum. arada lokmasını çiğnemeyi unutup kızarması belki de çıplak kolunun c.'nin dirseğine dokunuverdiği zamanlara rastlıyor. yoksa kıskanıyor muyum? işte utana utana yazıyorum: arasıra bacakları birbirine değiyor mu diye masanın altına kaçamak bakıyorum. oysa onun, yanında oturan bu kızın tutkunluğunun farkında olmadığını biliyorum. bu tutkunluğu yalnız benim fark etmem, yoksa c.'yi onun beni sevdiğinden daha az sevmemden mi? yoksa tam karşıtı mı? dün ona en sevdiği yemeği sormuştu. baktım bugün sofraya salçalı makarna geldi. kuşkulandım. sonra tabağına dokunmuyordu. mühendis sordu: '-neden yemiyorsun kızım?' '-doydum baba.' '-öyleyse ver de ben yiyeyim.' duraksama... tabağı uzatan eldeki kızgınlık! ah, anlayışsız baba, kızın onu sevdiği adama verecekti, önündekini bitirsin diye bekliyordu. bundan sonra seni daha az severse yakınma! suç sende. yemekten kalkınca aşçıya, 'neymiş o, yazgünü salçalı makarna?' dedim. '-semracık, öyle yalvardı ki, dayanamadım, pişirdim.' dedi. biliyorum birgün bıkacak. yanına oturan c.'den başka bir genç olsaydı da yine aynı şeyler olmayacak mıydı? onaltı yaşın, yakındakiyle yetinen geçici tutkusu." ayşe'nin yazdıklarını okuyunca insanın, c.'nin saçma açıklamasına güleceği geliyor. yok "kadının erkeğe hizmetten hoşlanma içgüdüsü"ymüş! bir de kalkar kadınları tanıdığından söz eder.)

Yusuf Atılgan
Aylak Adam

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home