Cuma, Nisan 15, 2005

bir dünyanın eşiğinde

bir dünyanın eşiğinde
ülkeler de kitaplara benzer. onlarda aradığımızı buluruz. abdülhak hamid, bombay'a giderken en çok hindistan cevizi ağaçlarını merak ediyordu, "şair-i azam"ın mektuplarında hint şiirinden, hint düşüncesinden tek pırıltı yok. aydınlarımızın tecessüsü hiç bir zaman himalaya zirvelerine yükselemedi. rıza tevfik'in tasavvuf bilgisi iran sınırlarını aşmaz. süleyman nazif'e göre bir miskinler tekkesidir hint.

osmanlı tefekkürde monogamdı. kuran yetiyordu ona. imanın yalçın duvarları arkasında dünyadan habersiz yaşadı. cenk meydanlarında gördü küffarı ve küçümsedi. frenk akılsızdı, yahudi inatçı, mecusi uğursuz... mecusi ve bütün "kitapsız" kavimler. uzak ve putperest hind'e ihtiyacı yoktu osmanlının, iran emrindeydi: sadi'nin, hafız'ın, saib'in iranı.

sonra tanzimat... frengistan'a doğru aralanan pencereler. frengistanda yalnız "beldeler", yalnız "kâşâneler" gören osmanlı şairi. yeni bir aşk, yeni bir sarhoşluk. ve doğuyu toptan inkar eden bir küçüklük ukdesi. ve büsbütün uzaklaşan hint.

halbuki anquetil-duperron ganj kıyılarını biruniden sekiz asır sonra dolaştı. biz harzemli bilginin kitabını, bir daha açmamak üzere, kütüphanenin tozlu raflarına atmıştık. avrupa bu yeni biruninin yazdıklarını vecitle okudu ve anladı ki kendisinin daha dün hecelediği hakikatleri ihtiyar hint binlerce yıl önce haykırmış.

cemil meriç
bir dünyanın eşiğinde