Perşembe, Mart 22, 2007

fakat müzeyyen bu derin bir tutku

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

Onunla bunları konuşmuştuk. Dinlemiş dinlemiş, ben ellerimi ve bakışlarımı nereme sokacağımı düşünürken, el ense çekip, "Salak" demişti, "saçma adam". Beni bir güzel öpmüş, yoğurmuştu.

Beni her yoğuruşunda, sırtüstü yatıp karnını açan kedi yavruları gibi, teslim ve mest oluyordum. Birlikte tüy gibi havalanıyor, yükseliyor, aralardan ok gibi inip, zıpkın gibi saplanıyor, çapkın, şakacı, çocuk yunuslar gibi dibe iniyor, dipte yılan balıklarına dönüşüp kıvrılıyor, sonra toprağı delip, köpüklü dalgalara bakan yamaçlarda rüzgara çıkıyor, yeşil ve taze, kendimize ve birbirimize dolanıp yükseliyor, dallanıyor, açıyor ve... ve tekrar, ve tekrar; yaprak, polen, böcek olarak dökülüyorduk.

Döküldüğüm yerden yüzüne, gözlerine, ona ait herhangi bir ayrıntıya bakıyor, yeni bir rüzgârın yavaşça yelkenlerimi doldurmaya başladığını hissediyor ve "Ah," diyordum, "ikimizden biri ölmeli.".

İlhami Algör
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku